top of page

BAYBURT ÜNİVERSİTESİ

İLAHİYAT FAKÜLTESİ

YAŞAYAN DİNLER VE BENZER ÖZELLİKLERİ

Çeşitli Tanrı Düşünceleri ve Dinler

Bütün dinsel inançların temelini oluşturan ve genellikle aşkın bir varlığa ya da varlıklara inanma şeklinde tezahür eden üstün güç ya da güçlere yönelik inanışlar dinlerin en temel özelliklerindendir. İnsanın aşkın bir varlığa/varlıklara inancının temelleri çeşitli açılardan açıklanabilir.

Örneğin insanın, yaşadığı çevrede birilerine sığınma, yardım dileme ya da yakarma duyguları taşıyan bir varlık olması da doğaüstü aşkın bir varlığa inanıp bağlanma duygusuyla yakından ilişkilidir. Her ne kadar akıl ve yetenekleriyle yaşadığı çevrede otoriter bir yapı kurmuş olsa da insan, sıklıkla karşılaştığı sorunlarla acziyet içerisine düşer;  güçlü bir elin içinde bulunduğu çaresizlik ortamından kendisini çekip çıkarmasını, himaye etmesini ister. Yaptığı yanlışlıklar nedeniyle içine düştüğü vicdan azabını hafifletecek, pişmanlığını duyarak kendisini affedecek bir gücü arzular.

İnsanın bütün bu duygularını yalnızca içinde bulunduğu maddi alem çerçevesinde kalarak tatmin etmesi mümkün değildir. Zira her insan, yaşamında maddi hiçbir güç ve kuvvetin güç yetiremeyeceği, yardımcı olamayacağı olaylarla ya da duygu yükleriyle yüz yüze gelebilir. Bütün bu durumlar, içinde yaşadığı maddi alem gibi sınırlı olmayan bir üstün güce; madde alemine, duygu ve düşüncelere; her şeye egemen olan bir aşkın varlığa insanın inanıp yönelmesini zorunlu kılmaktadır.

Dinlerin inanç ve ibadet sistemlerinde yer verilen üstün güç ya da güç­ ler genellikle tanrı veya tanrılar şeklinde karşımıza çıkar. Bununla birlikte yarı tanrısal ve ruhsal varlıklar, ata ruhları ve benzeri doğaüstü unsurlar da üstün varlıklar olarak tazim görebilir. Ayrıca Çin dinsel geleneklerinde yer verilen Yin-Yang prensibi ve Hint dinlerinde önemli bir yer tutan Karma (Dharma) doktrini gibi tanrısal güce sahip bir evrensel sistem de her şeyi kuşatan üstün bir güç olarak karşımıza çıkabilir.

Teizm tanrı ya da tanrıların doğaüstü üstün güçler olarak algılandığı geleneklerdir. Bunlardan monoteist ya da tektanrıcı dinler insanların yaşamlarında yer verdikleri ya da verebilecekleri diğer üstün güçleri reddederek bir tek üstün gücün, yani bir tanrının varlığının kabul edilmesini ön plana çıkarmıştır.

Örneğin İslam'da dinin temel öğretisi "Allah'ın tek ilah olarak kabul edilmesi" mesajı ile ifade edilmektedir. Bu mesaj, Allah'ın tek ilah olarak kabul edilmesi ve bu konuda ona hiçbir şeyin denk tutulmamasıdır. İslam, insanlarca Allah'ın dışında ya da Allah'la birlikte başka unsurların da üstün güç edinilmesini uygun görmemekte ve insanın yaşamında yalnızca Allah'ı ilah olarak kabul etmesini şart koşmaktadır.

Benzer şekilde Yahudilikte de Tanrı'dan (Yahve'den) başka tanrılar edinmemek ve puta tapmamak Musa'ya verilen on temel emirden birisi (ve en önemlisi) olarak görülür. Dinlerde üstün güç olarak inanılan tanrısal varlık bazı dinlerde ise düalist ya da politeist bir bağlamda düşünülür. Düalist ya da iki tanrıcı dinler genellikle iyi ve kötü düalitesi çerçevesinde bir iyilik bir de kötü­ lük tanrısının varlığını kabullenir; ancak kötülükten sakınmak amacıyla iyilik tanrısına tapınmayı esas alırlar.

Çok tanrıcı geleneklerde ise insan yaşamından iyi ve kötü nitelikleri temsil eden bazen sayısız oranda tanrısal varlığın mevcudiyetine inanılır; hatta böylesi inanç sistemlerinde bunların yanında çeşitli doğal varlıklar, gök cisimleri, hatta krallar ve yöneticiler gibi insanlar da üstün varlıklar kategorisindeki yerlerini alırlar. Nitekim Eski Mısır, Roma, Babil ve Eski İran geleneklerinde kraliyet hanedanlarının -çoğunlukla yaşamları esnasında- bir şekilde tanrısallıkla ilişkilendirilmiş oldukları bilinmektedir.

Çeşitli dinler tanrı evren ilişkisi ya da tanrı insan ilişkisi açısından birbirinden farklılıklar gösterir. Örneğin başta İslam ve Yahudilik olmak üzere birçok dinde tanrı yaratıcı bir güç olmanın yanında evreni ve insanı yöneten ve yönlendiren bir üstün varlık olarak da düşünülür. Bu bağ­lamda vahiy ve peygamberlik inançlarına yer verilir. Ancak bazı inanç sistemlerinde tanrı, yalnızca yaratan, var eden bir güç ya da bir ilk neden/ müsebbib olarak görülür. Bu bağlamda tanrı var etme sonrası, aş­ kınlığından dolayı evrenden ve insandan bir bakıma elini çekmiş bir deus otiesus'tur.

Evren ve insanla ilgili olarak ise bu inanç sistemlerinde, ya insanın akıl yoluyla hakikati kavraması düşünülmüş ya da bazı yarı tanrısal veya ikinci dereceden tanrısal varlıklar aracılığıyla yüce tanrı ile irtibat kurulması hedeflenmiştir.

Tektanrıcı inanç sistemlerinde ise tanrı her ne kadar mutlak anlamda aşkın bir varlık olarak düşünülse de yine de bu dinlerin kutsal metinleri tanrı ile ilgili mecazi tanımlamalara  yer verir. Yahudi kutsal metni Tanah'taki antropomorfık tanımlamalarla Kur'an'daki kimi müteşabih ifadeleri bu bağlamda değerlendirmek gerekir.

Diğer taraftan bazı inanç sistemleri ise tanrının hiçbir şekilde olumlu nitelemelerle tanımlanamayacağı hususu üzerinde dururlar ve dolayısıyla ancak olumsuz niteliklerden sakındırmak suretiyle tanrı hakkında konuşulabileceğini belirtir.

bottom of page